Oruç ve Dopamin Dengesi/Oruçtaki Farkındalık

Ramazan ayı geldi çattı ve oruçla alakalı birçok makale, yayın, video vb içerikler de çeşitli platformlarda yerlerini aldı. Bu içeriklerde çoğu kez orucun vücudumuza, zihnimize faydalarından söz edilmekle beraber ben bunların yanında orucun anlamı, önemi ve oruç sırasında ya da iftarla sahur arası zamandaki çeşitli farkındalık hallerimize değinmek istiyorum.


Öncelikle oruç, yalnızca İslamiyete has bir ritüel değildir, başka din ve felsefelerde de çokça mevcuttur. Bu sebeple konuya; dini, felsefi kuralları ya da yasakları baz almadan çoğulcu bir yaklaşımla yaklaşmak istiyorum. Önemli olan yapılan bir şeyin o ya da bu uygulanış şeklinden çok o şeyin içindeki derin manayı kavramanın önemli olduğuna inanıyorum. Dileyen herkes istediği gibi istediği şekilde ritüelini gerçekleştirebilir, bu platformda doğru ya da yanlış, haklı ya da haksız ayrımı asla yapılmamaktadır ve yapılmayacaktır da. Amacımız yalnızca kişisel ve toplumsal farkındalık uyandırmak ve bütünsel bir gelişim sağlamaktır. Bununla beraber ben orucun daha çok ülkemizde ve içinde bulunduğumuz kültürdeki uygulanma şeklini baz almayı uygun buluyorum.

Oruç ritüelinin derin bir manası olduğunu ve içinde çok özel farkındalıklar barındırdığını düşünüyorum. Kelime anlamı olarak oruç; kişiye haz veren yeme, içme, cinsel ilişki gibi şeylerden belli bir süre dahilinde uzak durmak demektir. Kişiye haz veren şeyler dendiğinde "bana kitap okumak, spor yapmak vb aktiviteler de haz veriyor." gibi düşünceler gelebilir. Ancak burada bahsedilen haz kişide yüksek bir dopamine neden olan ve kişiyi farkındalık halinden uzaklaştıran yüksek bir keyif halidir. Dolayısıyla kitap okumak ya da spor yapmak gibi etkinlikler kişiyi farkındalık halinden uzaklaştırmaktan ziyade daha fazla farkındalık sahibi olmasını, daha fazla anda kalmasını sağlayan ve kişiyi sonrasında çöküntüye uğratacak derecede dopamin salgılatmayan  dengeli aktivitelerdir. 


Dopaminden bahsetmişken bu noktada bir açıklama yapmayı uygun buluyorum. Dopamin beyine sinyal iletimi sağlayan bir kimyasaldır ve kişinin daha motive, mutlu hissetmesine sebep olurken kişinin davranışlarının da daha dengeli olmasını sağlar ancak elbette ölçülü miktarda salgılandığında! Dopamin yeterli miktarda salgılanmadığında kişide; yorgunluk, uyku problemleri, mutsuzluk, umutsuzluk, hafıza problemleri gibi istenmeyen belirtiler ortaya çıkar. Bununla birlikte fazla salgılandığındaysa; yüksek enerji, hiperaktivite, yüksek kaygı, stres, agresiflik gibi yine istenmeyen belirtiler ortaya çıkarır. Bu sebeple dopaminin kişide denge halinde olması sağlıklı beden, zihin ve ruh hali açısından oldukça önemlidir.

Günümüz modern şartlarını göz önüne aldığımızda dopamin salgılanımını dengede tutmak oldukça zor görünmekle beraber elbette imkansız değildir. Zor olmasının nedenleri; hemen herkesin sevdikleriyle bir araya gelmesi halinde bile elinden düşmeyen telefonlar, sosyal medya bağımlılığı, aşırı yeme, aşırı kahve, çay, alkol tüketimi, dışarıya çıktığımızda her yerde karşımıza çıkan uyarıcılar(mağazalar, lokantalar, kıyafetler, elektronik eşyalar vb), hemen her evde bulunan ve gerek dizilerle gerek reklamlarla zihnimize birçok olumsuz şey yükleyen televizyonlar ve daha sayabileceğim birçok şey. Ancak tüm bunlara rağmen, zor olsa da dopaminimizi dengelememiz mümkün. Bunun yollarından biri: Oruç!

Orucu yukarıda yeme,  içme ve cinsel ilişki gibi bize haz veren şeylerden uzak durmak olarak tanımladık ancak bunlarla beraber ben bizde hemen hemen aynı derecede yüksek haz uyandıran ve dopamin dengemizi bozan az önce saydığım diğer aktiviteleri de bu kategoriye dahil etme taraftarıyım. Elbette tamamen bırakın, hiç ilgilenmeyin diyemem (tabi bir ay boyunca tamamen uzak durabilirsek çok daha iyi :) ) ancak en azından kendimize günlük limit koyarak bir nebze olsun kendimizi bunların olumsuz etkilerinden uzak tutup içimize dönerek, kendimize ve içinde yaşadığımız dünyaya karşı farkındalık geliştirerek orucun anlam ve önemini içimizde daha derin bir şekilde hissedebiliriz.

                                               

Dengeli ve dengesiz haz ayrımını yapıp dopamin detoksunun faydalarından kısaca bahsettikten sonra oruç ritüelinin kişiye sağladığı farkındalık durumlarına değinmek istiyorum. Öncelikle yüksek dopamin salgılamamıza neden olan aşırı haz dolu eylemlerden uzaklaşmak beynimizi, bedenimizi ve ruhumuzu(enerjisel alanımız) küçük bir şaşkınlığa uğratacaktır. :) İlk birkaç gün büyük bir yoksunluk, agresiflik, huzursuzluk, vücudunuzda kıtlık alarmı hissedebilirsiniz. Çünkü uzun süredir (tabi sağlıklı beslenmeyi ilke edinenler hariç) vücudunuz her enerjiye ihtiyaç duyup açlık alarmı verdiğinde onu yiyecekle, hatta muhtemelen vücuda anında yüksek bir enerji pompalayan ve yedikten çok kısa bir süre sonra tekrar bir enerji açığı ortaya çıkarıp sizi açlığa sürükleyen karbonhidratla ödüllendirdiniz. Bu da haliyle kan şekerinizde ciddi bir dengesizliğe sebebiyet vererek sizi bir kısır döngüye sürükledi. Bu sebeple uzun süre boyunca bu şekilde dengesizce bizde var olan alışkanlıkları bir anda uzun saat aralıklarıyla kesme sonucunda birtakım sorunların  yaşanması çok normaldir ancak birkaç gün sonra vücut, beyin ve enerjiniz buna uyum sağlamaya başlar ve kedinizi hem zihinsel hem bedensel hem de enerjisel olarak çok daha güçlü, iradeli ve dengede hissetmeye başlarsınız. Bu hislerle beraber de birçok noktada farkındalıklar açığa çıkmaya başlar. Daha önce kendinize hiçbir sınır koymadan, haz odaklı geçirdiğiniz vakitlerde farkındalık geliştirmeniz çok zordur çünkü tamamen bedenin ve zihnin isteklerine göre eylemde bulunmuşsunuzdur. 

Peki oruç sırasında kazanabileceğimiz farkındalıklar nelerdir?

1.Yemek Yerken Farkındalıkla Yemek

Normal zamanlarda, eğer farkındalık hakkında çalışmalar yapmayan biriysek, yemek yerken tam olarak yemek yediğimiz anda olmayız, zihnimiz bizi hep başka yerlere sürükler hatta çoğu zaman televizyon ya da bilgisayar karşısında bir şeyler izlerken yemek yeriz. Bu da yediğimiz yemeği farkındalıkla yemememize neden olur, dolayısıyla ne yediğimizi, ne kadar yediğimizi, yediğimiz şeyin tadını, kokusunu, ağzımızda bıraktığı lezzeti tam olarak hissedemeyiz. Hissedemeyince ne olur? Gerçek anlamda yemek yemiş olmayız aslında, sadece midemizi doldurmuş oluruz. 

Farkındalıkla yemek yediğimizde midemizi doldurmaya değil, yiyeceğin ağzımızda bıraktığı hisse odaklandığımız için daha fazla çiğneriz ve çok fazla yemeye gerek duymadan daha hızlı doygunluk hissine ulaşırız. Dolayısıyla bu da daha sağlıklı olmamızı, fazla kilolardan korunmamızı ve en önemlisi yediğimiz şeyin gerçek anlamda tadına varmamızı sağlar, hem de yüksek bir haz değil ölçülü bir hazla.

Unutmayın mühim olan bir şeyi çok fazla tüketmek değil farkındalıkla tüketmektir



2.Daha Fazla Kendi İçimize Yönelme Sonucu Özfarkındalık Kazanmak

Bize yüksek haz sağlayıp sürekli zihnimizin içinde var olmamıza sebebiyet vererek kendi özümüzü fark edip, dinleyemememize neden olan şeylerden bir süre uzaklaşmak; diğer seslerin zihnimizde susmasını ve kendi iç sesimizi duymamızı sağlar. Bu da bağlı olduğumuz ancak kendi iç sesimizle sorgulamadığımız ya da hissedemediğimiz tüm öğrenilmiş şeyleri sorgulayarak (bir nevi tefekkür hali) kendi özbenliğimizi oluşturmamıza, dolayısıyla kendimizi var etmemize katkı sağlar. 

Elbette bu noktada yalnızca bizde dengesizlik oluşturan bazı şeylerden uzaklaşmakla birlikte gerek ibadet gerek meditasyon gerek diğer içsel yönelimli ritüelleri gerçekleştirmek bu farkındalığı büyük ölçüde pekiştirecektir.

3.Zamana Yönelik Farkındalık

Oruçluyken iftar vaktine olan özlemle birlikte zaman önem kazanır. Normal şartlarda zamanın akıp gittiğinden şikayet ederken ve zihnimizin içinde yoğun bir meşguliyet halindeyken oruç zamanlarında bu oldukça azalır ve zamana yönelik bir farkındalık kazanırız.

Mide doluyken ve diğer haz veren eylemleri bir alışkanlık halinde sürdürürken zihnin içinde kayboluruz, çünkü bedenimizi ve zihnimizi şaşırtıp ana onaklanmamızı sağlayacak hiçbir eylemde bulunmayız. Oruç bu anlamda zamanın aslında ne kadar bol olduğunu, yalnızca biz zihnimizle çok fazla meşgul olduğumuz için bu farkındalığa erişemedigimizi bizlere fark ettirir. 

4.Toplumsal ve Evrensel Birçok Konuya Karşı Duyarlılık Kazanmak

Bu sorunların başında elbetteki açlık ve susuzlukla mücadele geliyor. Normal zamanlarda da elbette bu konulara duyarlıyızdır ancak çevremizdeki birçok haz odaklı uyarıcılar duyarlılığımızı büyük ölçüde azaltır. Bu da dünyada asıl önemli olan sorunlar yerine çok küçük, sorun bile sayılmayacak yığınla şeyi sorun haline getirmemize ve enerjimizi asıl önemli sorunlar üzerine değil, gereksiz denebilecek birçok sorun üzerine harcamamıza sebebiyet verir. 

Oruç, bu anlamda açlık ve susuzluğu en yakından hatta çok daha kısa süreli tecrübe eden bizlere bir nebze olsun farkındalık sunar ve dünyada var olan daha büyük sorunları görüp kendi sorunlarımızın aslında ne kadar ufak olduğunu görmemizi sağlar. 


Gördüğünüz gibi orucun bedensel ve zihinsel faydaları yanında farkındalık kazanma yolculuğumuzda da oldukça büyük etkileri vardır. Ancak bu, elbette her oruç tutan bu farkındalıklara erişecek demek değildir. Sadece "böyle emredildigi için yapıyorum." deyip orucun anlamını ve önemi hiç sorgulamadan, ezbere, öğrenilmiş bir şekilde yapıldığında bu farkındalıklara erişmek imkansız olmasa da zordur. Genelde bu zihniyetle oruç tutulduğunda öfke patlamaları, gün içinde mutsuz, huzursuz bir ruh hali, toplumun sorunlarını düşünmekten çok topluma sorun olan bir birey çıkıyor ortaya. 

Unutmayın, farkındalık kazanmak için bile bir nebze olsun farkında olmak gerek.

Hayırlı ramazanlar.





You Might Also Like

0 comments